2.3.10

Sazak'ın Dikenleri'nin ilk gösterimi 21. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde...



Geçen yaz Karaburun, Sazak köyünde yaptığım "Sazak'ın Dikenleri" isimli 14 saat süren performansımın aynı isimli 42 dakika süren belgeseli 21. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen "Video: Bellekmekan" başlıklı sergide ilk kez gösterilecek. 7 Ağustos 2009 tarihinde yaptığım performansa, dostum, İsrail doğumlu İsveçli sanatçı, politik aktivist, kompozitör Dror Feiler müziğiyle katılmıştı.

11-
21 Mart tarihleri arasında Alman Kültür Merkezi'nde (Goethe-Institut Ankara) sürecek sergiye videolarıyla benim dışımda Harun Farocki, Antoni Muntadas ve Genco Gülan katılacak.
Serginin küratörleri Ege Berensel ve Andreas Treske.

Yine festival kapsamında düzenlenen "Festilab" başlıklı atölye etkinlikleri kapsamında 12 Mart günü saat 17:00-20:00 arası yine
Alman Kültür Merkezi'nde (Goethe-Institut Ankara) kapsamlı bir sunum yaparak, katılımcıların sorularını cevaplayacağım. Katılım serbest.

Ayrıntılı bilgileri aşağıda bulacaksınız...
Beklerim.

VİDEO: BELLEKMEKAN (VIDEO: SPACES OF MEMORY)

"Video, imajları onları verenlere iade edebilmenin sanatıdır."
Ulus Baker

Videonun Antik Dünya'da ve Ortaçağ'da çok yaygın olan ve 18. Yüzyıldan itibaren basın-yayının
gelişmesiyle birlikte unutuluşa terkedilen "ars memorativa", yani "hatırlama zanaatıyla" bir ilişkisi yeniden oluşturulabilir mi? Kâğıdın ender bulunan, pahalı bir ürün olduğu Ortaçağlarda (Spinoza'nın ölümünde kitaplığında 180 kadar kitaptan fazlasının bulunmadığını hatırlatmak gerekir sanırım) "suni bir hafıza" oluşturmanın önemi büyüktü. Ars memorativa, başka bir deyişle mnemotekhne, doğal hafızanın güçlerini arttırmaya yönelik zorunlu bir kültür faaliyetiydi.

Sözel kültürün egemenliği hikâye-anlatıcılarının icat ettikleri, kullandıkları bu küçük tekniklerle işliyordu. Okuryazar olmadığınızı, ya da çok önemli bir takibat sırasında elinizde kalem-kâğıt bile bulunmadığını farzedin. Tek yol düşüncelerinizi ya da anılarınızı "efektif" bir şekilde her an organize ve reorganize etmenizdir. Ars memorativa uygulayıcıları bunun için Ortaçağda "Yerler ve İmajlar Metodları" adını verdikleri bir disiplin geliştirmişler.


Bu metod -kabaca ve özetleyerek anlatmak gerekirse- şuna dayanıyordu: zihninizde herhangi bir bina kuruyordunuz -mesela bir ev- ve odaların herbirine sonradan anımsamak istediğiniz imajları serpiştiriyordunuz. Bu sayede imajların serpiştirilme sırası bile birbirlerini çağrıştırmalarına olanak sağlıyordu. Hatırlamak ise hayaldeki bu binanın, bu evin sanal olarak ziyaret edilmesiydi. Cicero'nun bir hatırlatmasını analım: "Düşüncenin içinde ayrıksı yerleşimlerin tespit edilmesi gerekir; elde tutmak istediğiniz şeylerin imajlarını kurmanız gerekir; ardından bu imajları çeşitli yerlere koymak gerekir. O zaman yerlerin sırası şeylerin sırasını takip edecek, belirginleştirecektir. Çünkü imajları doğrudan şeyleri hatırlatacaktır..."

Böyle bir metod hatırlanması gereken şeylerin ortalama bir insanın zihni yeteneklerini fersah fersah aştığı günümüz dünyasında ne ölçüde başarılı olabilir, bu soruya şu anda bir cevabım bulamayız. Ancak Antikçağ ve Ortaçağ insanlarının hatırlamayla ilgili bir problemleri olduğu, "not almanın" neredeyse imkânsız olduğu bir entelektüel yaşam sürdürmek zorunda oldukları açık.

Video modern-postmodern insanla eski insana oranla daha mı az buluşuyor? Son derecede modern bir teknik olması onu "hatırlama tekniklerinin" dünyasından çoktandır uzaklaştırmış olabilir mi? Yoksa video "hatırlamanın hatırlanması ve yeniden hatırlanması" gibisinden bir formüle cevap verebilecek bir aygıt olarak yeniden kurulabilir mi?

Videonun bir bellekkutusu [Chris Marker] bir bellekmekan [Muntadas, Farocki] olduğu anımsayan bir bakışla ilişkili olduğu hatta belleğin işleyişini taklit ettiği söylendi. Marker, anımsamak, cisimden kurtulmuş yaraya psişik bir mesken sağlamaksa, o zaman öteki insanların anılarını anımsamak onların yaralarıyla yaralanmaktır diyecektir.

Küratörler: Ege Berensel-Andreas Treske

GÖZBELLEK (Eyes of Memory):
HARUN FAROCKI

İşçilerin Paydosu (FabriArbeiter verlassen die Fabrik), 36’, Renkli ve siyah/beyaz, 1995
Dünya İmajı ve Savaşın Yazısı (Bilder der Welt und Inschrift des Krieges), Renkli, 75’, 1988 Uzaktaki Savaş (Erkennen und verfolgen), 58’, Renkli ve siyah/beyaz, 2003.
Söndürülemez Ateş (Nicht löschbares Feuer), 25’, siyah/beyaz, 1969.
Karşılaştırma (In Comparision), 61’, Renkli, 2009.
Bir Devrimin Videogramı (Videogramme einer Revolution), 106’, Renkli ve siyah/beyaz, 1992
Gördüğünüz Gibi (Wie man sieht), 72’, Renkli ve siyah/beyaz, 1986.

Tutulma (Immersion), 20’, 2 Ekranlı Video Düzenleme,
Nakil (Übertragung), 43’, 1 Ekranlı Video Düzenleme, Renkli ve siyah/beyaz, 2008.
Montaj (Aufstellung), 1 Ekranlı Video Düzenleme, 16’, Renkli ve siyah/beyaz, 2005.
Ölüdoğa (Stilleben), 56’, Renkli, 1997
Risksiz Olmaz (Nicht Ohne Risiko), 50’, Renkli, 2004

TEKBELLEK (Collective Memory):
ANTONI MUNTADAS

Politik Reklam, (Political Advertisement) , 75’, 1 Ekranlı Video Düzenleme, Renkli ve siyah/beyaz, 2008.
Tercüme Üzerine: (Korkunun Tercümesi): Fear/Miedo (Translation: Fear/Miedo), 30’ 27’’ 1 Ekranlı Video Düzenleme, Renkli ve siyah/beyaz, 2008
Tercüme Üzerine: (Korkunun Tercümesi), Miedo/Jauf, (On Translation: Miedo/Jauf), 53’54’’, 1 Ekranlı Video Düzenleme, Renkli ve siyah/beyaz, 2007


SUBELLEK (Memory of Water):
GENCO GÜLAN (Su Serisi)

Tele-Rugby, 10’23’’, Tek Ekranlı Video Düzenleme, Renkli, 2003
Shopping Water, 10’06’’, Tek Ekranlı Video Düzenleme, Renkli, 2006
Suboya, 28’ 38’’, Tek Ekranlı Video Performans, Renkli, 2006
Re-Moses, 60’’, Tek Ekranlı Video Performans, Renkli, 2006
Denizboya, 11’ , Tek Ekranlı Video Performans, Renkli, 2005
Ojingoi Hoi, 11’ 31’’, Tek Ekranlı Video Performans, Renkli, 2006

YERBELLEK (Places of Memory): HAKAN AKÇURA


Sazak’ın Dikenleri, 41’ 31’’, Tek Ekranlı Video Düzenleme, Renkli, 2010



FESTİLAB
(FESTİVAL LABORATUVARI) ÇAĞRI METNİ

Festilab bir Video/Film Üretim Laboratuarı girişimidir. 21. Festival’den başlayarak Ankara’da yıl boyunca ses ve görüntü üretimi konusunda yurtiçinden ve yurtdışından gelecek konukların katılımıyla düzenlenecek bir dizi laboratuar-atölye çalışmasının, bir üretim bürosunun çatı-ismidir. Üretilen işleri periyodik olarak yayınlanacak bir Videozine yoluyla bağımsız dolaşımının sağlanacağı, bir dahaki festivalde gösteriminin yapılacağı bir dağıtım-gösterim ağı projesidir. Festivaller artık gösterim işlevlerinin ötesinde kendi izleyicisini yetiştirme, onu bir üreticiye dönüştürme noktasına sıçramak zorundadır. Sanatsal üretim genel olarak ayrıcalıklı bir sınıf tarafından düşünülmüş ve kurulmuş olan bir üretimi, yani ayrıcalıklı sınıf tarafından çoğunluk için düşünülmüşü sürdürmek istiyor. Festilab bunun tersine herkes tarafından herkes için yapılan bir Video/Film üretiminden yanadır ve burada sinemacı çevrenini saran kutsallaştırılmış şeylerden sıyrılırken, seyirci de artık Video/Film karşısındaki edilgen konumundan kendini kurtaracak, Video/Filmin ortak yaratıcısı, ortak sorumlusu olacaktır.

11–21 Mart 2010 tarihlerinde gerçekleştirilecek 21. Ankara Uluslararası Film Festivali çerçevesinde toplam on atölye çalışması düzenlenecektir. Pierre Bismuth, Sandy Lieberson ve Gerard Labady atölyelerine katılım sınırlıdır. Bu üç atölyeye katılmak isteyenlerin festilab@filmfestankara.org.tr e-posta adresine kısa biyografileri ile birlikte atölyelere katılım niyetlerini anlatan kısa metni 10 Mart 2010 Çarşamba gününe kadar göndermeleri gerekmektedir. Diğer yedi atölyeye katılım açık olacaktır. Bu atölyelere katılmak isteyenlerin aynı e-posta adresine isimlerini ve katılmak istedikleri atölyeyi belirtmelerini bekliyoruz.

Atölyeler Goethe Institut-Ankara’da yapılacaktır. Katılımcılara Festival sonunda sertifika verilecektir.


ATÖLYELER

HAKAN AKÇURA / OPEN FLUX ATÖLYE ÇALIŞMASI

12 Mart Cuma 17.00 – 20.00

Son beş yıldır İsveç'te yaşayan Hakan Akçura kendini şu cümlelerle tanıtıyor: "Ben bir open flux sanatçısıyım. Kaygı ve sorumlulukla yaratmaktan geri duramayan günümüz sanatçılarının sahip olmaları gerektiğine inandığım şu nitelikler, benim yaratımımın da hedefidir: 'Zamanın ruhu'na (zeitgeist) bir kez daha tanıklık etmek yani giderek daha boka batan bu yerkürede daha muhalif ve radikal olmak. Yaratımlarının mülkiyet sorunlarından daha çok, yaygın dolaşım ve paylaşımını önemsemek. Bağımsız olmak. Yol gösterici, zihin açıcı, sorunlara yeni tanımlar önerebilen bir sanatçı olmanın yanı sıra, her türlü etkileşim ve iletişime açık, gerektikçe oyun kurucu olmayı becerebilen bir sanatçı da olabilmek. Elitizm batağına da, popülizme de düşmeyen bir cesareti, özgünlüğü ve niteliği var etmeye, ötesi hep korumaya çalışmak." Atölye, yeni medyanın olanaklarını hemen her yaratımında kullanmaya çalışan sanatçının toplu sunumunu ve katılımcılarla sohbetini içerecek.


“FESTİVALLER İÇİN BEYİN JİMNASTİĞİ”
HAKAN AYTEKİN ATÖLYE ÇALIŞMASI

13 Mart 2010 / 12.00 – 14.00

Her belgesel film ve her film festivali ölçülemeyecek kadar çok iyi niyet ve özveri; ama ölçülebilecek kadar da zaaf ya da hata barındırır. Ölçülemediği için iyi niyet ve özverilerin farkına varılmazken zaaf ya da hatalar ölçülebildiği için göze batar... Ne yazık ki, belleklerde de “ölçülebilenler” kalır. Filmler ve festivaller, eski deyişle birbirinin “lâzım-ı gayr-i müfârık”ıdır… Yani biri olmadan, diğeri olmaz… Gelin görün ki, bu vazgeçilmez ikili, çoğu zaman iyi niyet ve özverinin ötesinde, zaaflarıyla anılır… Belgesel film yönetmenleri ve festival düzenleyicileri olarak bu olumsuz tabloyu aşmanın yollarını zorlayamaz mıyız? Karşılıklı olarak tartışarak, uzlaşarak, asgari ölçülerde de olsa, bir standarda ulaşamaz mıyız?

SİNEMADA SES VE MÜZİK ATÖLYESİ
UFUK ÖNEN

13 Mart 2010 / 13.30 – 16.30

Etkinliğin amacı, sinema ve görsel medyada ses ve müziğin önemine dikkat çekmek, bu konuda farkındalık yaratmak ve sinemada ses ve müzik kullanımı ile ilgili temel bilgiler vermektedir. Etkinliğin hedef kitlesi, başta yönetmenlik, yapımcılık senaristlik ve ses tasarımcılığı olmak üzere, film yapım alanında çeşitli pozisyonlarda çalışan veya çalışmayı amaçlayan profesyoneller, öğrenciler ve amatör olarak film yapımı ve çekimi ile ilgilenenlerdir. Sunum kısmında sesin ve müziğin sinema için önemine ve bunlara ek olarak ses ve müziğin kategorilerine, hikaye içi ve dışı seslere, çekim sırasında ve çekim sonrasında uygulanan kayıt ve prodüksiyon tekniklerine, müzik yazım ve yapım aşamalarına değinilecektir. Ayrıca gösterilecek film bölümleri üzerinde tartışmalar yapılacak, son olarak da katılımcıların soruları cevaplanacaktır. Etkinlik süresi (iki bölüm olmak üzere) toplam 150 dakikadır.


“HİÇ KİMSEYE ANLATAMADIĞINIZ BİR SIRRINIZ VAR MI?”
GENCO GÜLAN ATÖLYE ÇALIŞMASI

15 Mart 2010 / 14.00 – 16.00

Kavramsal sanatçı Genco Gülan "Hiç Kimseye Anlatmadığınız bir Sırrınız var mı?" sorusunu sorarak atölyesine başlayacak. Buradan yola çıkarak katılımcılar ile sanata ve hayata ilişkin görüşlerini paylaşacak, disiplinlerarası yaklaşımını aktaracak, seyircileri dinleyecek. İki bölümden oluşacak atölyede sabah yapılacak tanışmadan sonra öğleden sonra çekimlere başlanacak. Atölye katılımcıları tercihlerine göre kameraların önünde ve/veya arkasında yer alacaklar. Çekilen videolardan seçilenler, 14 Mayıs–10 Haziran, 2010 tarihleri arasında İKSV'nin düzenlediği 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Genco Gülan'ın "Cadaquez" isimli video performans projesinde kullanılacak.


DOMINIC MORISETTE İLE AFGANİSTAN GÜNLÜKLERİ

15 Mart 2010 / 16.30 – 18.30

Dominic Morisette fotoğrafçılık eğitimi aldı ve 1990’ların başında film yönetmenliğine âşık oldu. Etnologların dünya kültürlerine duyduğu saygıdan esinlenen bu müzmin sinematografçı dünyanın dört bir yanına seyahat eder ve belgeseller yapar. 2003 yılında Catherine Pappas ile beraber yönettiği, Nova Scotia balıkçıları hakkındaki “Petit Havre’ın Son Tutkunları / Les Derniers Chassuers du Petit Havre” filmi ile Jutra En İyi Belgesel Ödülü’nü aldı.


Daha sonra video ve fotoğraf atölyeleri düzenlediği ve 2004 Başkanlık seçimlerinde adaylar için basın kampanyası koordine ettiği Afganistan’da uzun yıllar kaldı. Çevre sorunlarına dair ilgisi ve seyahatleri onu Pakistan, Indus Deltası’na yöneltti. 2005 yılında ise Yemen’de atölye çalışmaları düzenledi. 2005 yılı yapımı belgesel filmi “Afganistan Günlükleri” üzerine konuşacak. Film, iki dergi (Killid ve Mursal) ve bir radyo istasyonuna sahip olan Killid Medya adlı basın grubunu konu edinmektedir. Belgesel, medya olgusunun nasıl işlediğini gözler önüne seriyor ve bunu yaparken daha iyi bir gelecek rüyası kuran bir ülkenin yeniden yapılışını betimliyor. Bu yeniden doğan toplumun başa çıkmak zorunda olduğu hayati meseleleri gösteriyor.

PIERRE BISMUTH ATÖLYE ÇALIŞMASI

16–17–18 Mart 2010 / 11.00 – 14.00

Brüksel asıllı ünlü Fransız görsel sanatçı. Kültürel ürünleri yapıbozuma uğratarak çoğu zaman "esprili" bir şekilde tekrar inşa etmesiyle tanınır. 2005'te senaristliğini yaptığı Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Sil Baştan) filmiyle Michel Gondry ve Charlie Kaufman ile birlikte Oscar kazanmıştır. Bismuth, atölye çalışmasında yeniden kurguladığı Hollywood filmlerini, bazı video işlerini ve Eternal Sunshine of the Spotless Mind üzerine çektiği bir kısa filmi göstererek, kurgu üzerine konuşacak.


SANDY LIEBERSON ATÖLYE ÇALIŞMASI
17 Mart 2010 / 15.00 – 18.00

Amerikalı ünlü yapımcı. Yapımcısı olduğu filmler arasında; Jabberwocky (Terry Gilliam), Performance (Nicolas Roeg), The Rolling Stones Rock and Roll Circus (Michael Lindsay-Hogg) gibi filmler vardır. Ayrıca Bertolucci'nin 1900, Ridley Scott'ın Alien, Werner Herzog'un Nosferatu, Nicolas Roeg'in Bad Timing, George Lucas'ın Star Wars ve The Empire Strikes Back gibi filmlerine danışmanlık yapmıştır. Halen Londra Film Okulu ve İspanya'daki ulusal film okullarında dersler vermekte ve Berlin Film Festivali Talent Campus ile Londra Film Okulu'nda danışmanlık yapmaktadır. Sandy Lieberson film yapımı üzerine bir atölye çalışması yapacak.


“GENÇ YÖNETMENLERLE CANLANDIRMA SİNEMASI”
BERAT İLK ATÖLYE ÇALIŞMASI
18 Mart 2010 / 12.00 – 16.00

"Canlandıranlar" başlıklı projelerin üreticisi ve yöneticisi olan Berat İlk, İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde 2006 yılından bu yana animasyon dersleri veriyor. Türkiye’deki canlandırma sinemasının ihtiyaçlarını ve mevcut üretim ortamını göz önüne alarak, 2008 yılında "Canlandıranlar" isimli projeler geliştirmeye başlayan İlk, bunun ilk adımı olarak Bilgi Üniversitesi’nde, "Canlandıranlar Film Atölyeleri" düzenlemeye başladı. 2009 ve 2010’da İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı etkinlikleri çerçevesinde, İstanbul Bilgi Üniversitesi VCD Bölümü ortaklığıyla "Canlandıranlar Yetenek Kampı" projesini hayata geçiriyor. 2003 ve 2004 yıllarında Kanada’da yaşayan Berat İlk, çalışmalarını Santralistanbul’daki atölyesinde sürdürüyor.


İMAJLARLA DÜŞÜNMEK: HARUN FAROCKİ'YLE ATÖLYE ÇALIŞMASI
19 Mart 2010 / 11.00 – 14.00

Harun Farocki'nin işleri bizi temsilin politikaları ve tarihiyle olan ilişkilerimizi yeniden düşünmeye kışkırtıyor. Belgeselden makale-filme, video düzenlemelerden yazıya kadar yaygınlık gösteren işlerinin gövdesi, politik bir girişim olan imaj üretimini görev edinmeyi düşünmeye bir çağrı. Bu atölye çalışması, filmcileri, sanatçıları, yazarları, felsefecileri, siyaset kuramcılarını, tarihçileri ve aktivistleri Farocki'nin işleriyle tartışmaya davet ediyor. Atölye çalışması Harun Farocki'nin katılımıyla bir günlük yoğun film izleme ve sohbetle ve Andreas Treske'nin moderatörlüğü ve sunumuyla gerçekleşecek.


GERARD LABADY ATÖLYE ÇALIŞMASI

20 Mart 2010 / 11.00 – 14.00

Fransız besteci ve ses tasarımcısı. Yüksek Müzik Konservatuar’ında (CNSM) aldığı bestecilik eğitiminin ardından araştırmalarına devam etti ve nihayetinde Müzik Araştırmaları ve Tanıtma (Connaissance et recherche musicale) merkezini kurdu ve yöneticiliğini yaptı. Ünlü yapımcılar ile yakın temas içinde geçen mesleki kariyeri gitgide “görüntü/ses” ilişkisi çevresinde yoğunlaşmaya başladı. Bunu takiben bilgisayar müziğinin yanı sıra ses ile ilgili tekniklerin öğrenilmesi ve edinilmesi gerektiğine inandı. A2, Fr3, Canal+, BBC, Gallimard, Philips, la Fabrique, Praxinos, Procidis, Antefims, les Armateurs, Folimage gibi kurumlarda ses tasarımcısı olarak çalıştı. Labady, sinemada ses kullanımı üzerine bir atölye gerçekleştirecek. Çalışma 2,5 – 3,5 saat arasında sürecek.


Goethe-Institut Ankara
Atatürk Bulvarı No 131
06640 Bakanlıklar - Ankara, Turkey
phone: + 90 312 4195283
fax + 90 312 4180847

info@ankara.goethe.org


Sazak’ın Dikenleri
Bir performansın belgeseli

Yapım: Open Flux
Yönetmen: Hakan Akçura
Müzik: Dror Feiler
Kamera: Hakan Akçura, Dror Feiler, Leyla Ferngren, Gunilla Sköld-Feiler
Kurgu: Hakan Akçura
41.31 dak.
2010
Stockholm, İsveç



Sazak, Türkiye'nin Ege kıyılarında İzmir şehrinin Karaburun ilçesinde yeralan 1922 yılında diğerleriyle birlikte zorla boşaltılan bir Rum dağ köyü.

Zamanında bağlarında lezzetli şaraplar ve pekmezler üretmek için rizaki üzümleri yetiştiren bu köyün ve çevre köylerin Rum sakinleri, aslında en az geride kalanlar kadar bu toprakların sahibi olsalar da, İzmir’i işgal eden Yunan ordusuyla bir sayıldılar, Karaburun koylarından denize dökülüp, öldürülüp, sürüldüler; arkalarından köyleri talan edildi.

O günden bu yana, yani tam 87 yıldır, yeraldığı sarp yamaçta, güçlü rüzgarlara, Midilli ve Sakız adalarına yüzü dönük, hala ayakta kalan taş evleri ve eşsiz siluetiyle ıssız, yalnız ve korumasız bekler Sazak.

2009 yılının Ağustos ayında 50 kadar Yunanistan vatandaşı Patras yakınlarından Türkiye'nin İzmir ilinin Karaburun ilçesine geldiler. Onlar 2. düzenlenen Karaburun Yarımadası Türk-Yunan Dostluk Günleri kapsamında, tam 87 yıl sonra dedelerinin terketmek zorunda kaldığı toprakları ziyaret edecek olan torunlardı.

6 Ağustos akşamı, yöre sakinleriyle ilk buluşma yemeğine katılmak üzere Küçükbahçe köyüne giderken, otobüsleri durdu ve yola indiler. Basan akşam karanlığında, uzaktaki Sazak köyüne ya da onların deyişiyle Sazaki'ye baktılar.

İkinci buluşma yemeği ertesi gün Sarpıncık köyünde yapılacaktı.

Bense, o son yemekle aynı gün yani 7 Ağustos'ta Sazak köyünde bir sanat performansı gerçekleştirerek onlara “merhaba” demek istiyordum. Günler öncesinden kasabanın duvarlarına astığım ve çevre köylere dağıttığım performans duyurum şöyleydi:

“Sazak'ın dikenleri

Yedi Ağustos 2009'da, gündoğumundan günbatımına kadar,
Sazak köyünü, onun ağır boşluğunuyürek dağlayan bir örtü gibi kaplayan
devedikenlerinden temizlemeye çalışacağım.
Bu performansım katılıma açıktır.

Hakan Akçura”

Sazak'ı boylu boyunca kaplayan dikenlerden temizlemeye kalkmak, bu simgesel temizlik, benim için, köyü 87 yıldır acılı geçmişiyle birlikte terkedildiği yalnızlıktan, sahipsizlikten, korumasızlıktan kurtarmaya çalışmanın, onu her geçen gün daha da gelişeceğine inandığım Türk-Yunan dostluğunun simgelerinden biri haline getirmenin yolunu açmaya kalkışmaktı.

Dikenlerini temizleyeceğim her evden, o evin orada artık olmayan sahiplerinden kendimce izin istedim.

Evet performansım katılıma açıktı. Çağrımı sadece Karaburun ve çevresine yaygınlaştırmamış, aynı zamanda ilk buluşma yemeğinin Türkiyeli ve Yunanlı tüm konuklarına da duyurmuştum. Performansa ekibim dışında sadece iki kişi geldi. Küçükbahçe yazlıkçılarından Bergamalı emekli bir felsefe öğretmeni ile kızı. Sularını ve meyvelerini paylaştılar benimle. Onlara teşekkür ediyorum.

Hakan Akçura





Karaburun'un eski sakinleri / Andreas Baltas Arşivi

No comments: