Fotograf: Gunilla Sköld-Feiler6 Ağustos 2009 günü, İzmir, Karaburun - Küçükbahçe (Denizgiren) yolu ve günbatımı sonrası alacakaranlığı, Patras’ın Glyfa köyünden gelen 55 yunanlının, köklerine soluk veren Sazak(i) köyünün silueti ile ilk karşılaşmasına tanık oldu. Birkaç yunan yerel yönetici ve Yunanistan Başkonsolosluğu’nu temsilen kimi alt yöneticiler (Bayan Yavasoglou), Karaburun Belediye Başkanı Serdar Yasa, aslında bu buluşmanın gerçek emek vereni, örgütleyicisi olan Karaburun Gündelik Yaşam Bilim ve Kültür Derneği Başkanı Prof. Dr. Zuhal Okuyan ve onun türk, yunan arkadaşları ile uzundur iki yaka arasında gidip gelenlere dair çalışan bir belgesel ekibi (yönetmen Tahsin İşbilen ve ekibi) onlara eşlik ediyordu.
Otobüslerinden indiler, 2-3 kilometre uzakta, silueti artık geceye teslim olup, kaybolmaya yüztutan ”o köye” baktılar yaklaşık 10 dakika. Genellikle sustular. Duyulan, en çok yerel politikacıların birbirleriyle konuşmalarıydı... Yaşları 25’ten aşağı olan genç yunanlıların çoğu, yıkık köye sadece şöyle bir gözatıp, giysilerine çeki düzen vererek otobüse bindiler. Sanki onlar için gelen gece, ilk buluşma yemeği, müzik ve dansın beklentisi daha öndeydi. Küçükbahçe köylüleriyle 87 yıl sonra buluşacakları için mi? Genç oldukları ve dünden çok bugüne baktıkları için mi? Bilemedim.
Oysa onların otobüslerinin hemen ardındaki arabamızdan biz yüreğimiz çarpa çarpa inmiştik yola. Ben ve dostlarım, onları, onların gözüyle Sazak’ı görmeye çalışıyor, bu 87 yıl sonra gerçekleşen olağanüstü -en azından bize göre çok- duygusal karşılaşmanın hiçbir anını kaçırmamaya çalışıyorduk. Daha sonra günler geçtikçe gözlediklerimiz, onlar adına yaşantıladığımız duyguların fazla abartılı olup olmadığını sordurtacaktı bana... Bazı şeyler birilerince artık farklı yaşanıyordu; bizim hissettiklerimizden uzak...
GeçmişAynı akşamın günü oysa ben, yaklaşık 250 afişle donattığım Karaburun ilçesi ve yakınlarına, ona daha uzak, Sazak’a daha yakın köyleri de eklemiş, Parlak köyü, Badembükü’nde köylülerle buluşmuş,
bir sonraki gün yapacağım performansımla ilgili onları bilgilendirmiş ve anlattıklarını dinlemiştim. Özellikle, 1925 doğumlu, Parlak köylü Softa Mustafa’nın kaygılarını dile getirişi, anlattıkları, annesinden dinlediği ya da şahsen yaşadığı öyküler unutulacak gibi değildi:
1 comment:
Çok güzel bir eylem olmuş, ne yazık ki bizler konuklarla ilgilendiğimizden katılamadık.
Birkaç konuda düzeltme yapmak istiyorum:
Gelenlerin çoğu Sazaklı değil, Sarpıncıklıydı ve oraya konsantre oldular, dedelerin anlattığı ağaçları ve taşları bile buldular, aynı anda iki yerde olamazlardı.Daha önce türklerle birlikte yaşadıkları o köy daha önemliydi onlar için.Yoksa Sazak'a ilgisizlik durumu yok.Zaman darlığı, sıcak ve yol faktörünü göz önüne alarak programa koyamadık toplu Sazak yürüyüşünü.Sadece bir grup temsilen gitti.İlk gün çok geç geldikleri için o gün de birşey yapılamadı.Derneklerinin broşür kapağı bile Sazak köyünün resmi.....onların sembolü Sazak ve bunu çok fazla önemsiyorlar.
Kostas'ın yorumu yanlış anlaşılmış olabilir çünkü ingilizcesi zayıf.Üç yıldır tanıdığım bu kişinin grubun en entellektüellerinden biri olduğunu, ötesi ermiş bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebilirim.
Bizim köylerle ilgili olarak da itirazlarım var.Bizim zeybekler evet ağır oynanır, Karaburun türküleri de ağırdır.Karaburundan gidenlerin kurduğu Nea Meli kültürel derneği gelecekti, bir aksilik çıktı. O zaman ortak müzik ve danslarımızı hep beraber görecektik. O akşam bize oynadıkları yeni yurtları olan Mora ve diğer yerlerden.Sözü geçen derneğin çabasıyla çıkarılmış Karaburun-Meli müziklerini içeren çok güzel bir albüm var.Katerina Papadopoulos ve Sokrates Sinapolis hazırlamışlar.Oradaki 'Karaburun Karşılama' hareketli değil.Daha ilginci hala Küçükbahçe de söylenen bazı türküler var albümde.
Yazlıkçılar konusunda da itirazım var, Küçükbahçe köylülerinin kentte yaşayan akrabaları yazın köylerinde oluyorlar.Her ne kadar sitelerden gelenler olduysa da çoğu eğitimli ve kentli Karaburun köylüleri çoğunluğu oluşturuyordu aralarında.
selamlar ve sevgiler....
Post a Comment