19.8.09

Qantara.de: "Istanbul-Off-Spaces" sergisi / "Sadede gel"

Bağımsız sanat İstanbul’da, toplumsal diyalog için yerleşik sanat çevrelerinin uzağında ve onlardan bağımsız önemli mekânlar kazandı. Irmgard Berner, Berlin Kreuzberg’te açılan "Istanbul-Off-Spaces" sergisini gezdi.

Paralel dünyaların yanyanalığı: 2008’de Nancy Atakan, Volkan Aslan ve Marcus Graf tarafından kurulmuş olan “5333” projesinden "Special Days and Weeks – Istanbul".
"Hafriyat", "atılkunst" ve "Apartman Projesi" gibi isimleri var ve bunlar İstanbul’un bağımsız sanat mekanları. Hafriyat, Türkiye’nin bugüne kadarki en önemli ticari olmayan proje mekanlarından birisi.

Şimdiye değin bağımsız sanat pazarına sahip olmayan İstanbul’da son yıllarda bu tip girişimlerin sayısı arttı. Böylelikle sanatçılar ve küratörler kurumsallaşmış sanat çevrelerine karşı bir tepki göstermiş oldular.

Giderek artan özgüvenleriyle sanatçı grupları kendi aralarında yoğun bir diyalog gerçekleştiriyor, toplumsal ve hukuksal değişimlere cevaplarını yerinde veriyorlar. Şimdi de Kreuzberg Bethanien Sanatevi, kısa bir süreliğine bu grupların projeleri için son derece bilgilendirici bir platform sunuyor. Bu da boşuna değil, çünkü Berlin’in Boğaz'daki şehirle uzun zamandır bir ortaklığı var.

Mahyalardaki mesaj

Foto: Istanbul-off-Spaces
Türkçe “Sadede Gel” yazısı Berlin gecelerinde Bethanien’ın kuleleri arasında ışıldıyor.


Berlin gecelerinde Türkçe “Sadede Gel” yazısı Bethanien’ın kuleleri arasında yükseklerde ışıldıyor. "Mahya" adı verilen bu tür mesajlar, Müslüman ülkelerde Ramazan sırasında ışıklı zincirler olarak minarelerin arasına asılıyor ve Türkler için son derece tanıdık geliyorlar. Eskiden mahyalar, yöneticilerin dinsel ya da ahlaki mesajlarını iletttikleri bir haber aracı olarak kullanılırlardı.

Sanatçı grubu "atılkunst"un bu belirgin işaret ile yaptığı ise kendilerine ait bir "public image"i açık mekanda iletmek değil, onun yerine bu geleneksel mesaj iletme şekliyle sosyopolitik bir sinyal vermek. Bu da “Istanbull-Off-Spaces” sergisinde çok yönlü diyalog için ironik bir açılış oluyor.

Off-Spaces’ın diyaloğunun bir tarafı şu: İstanbul’daki sanatçılar birlikte çalışıyor ve birbirlerinden öğreniyorlar. Üretim güçlerini biraraya getiriyor ve insanı umutsuzluğa düşürecek kadar zayıflatan -yerleşik- sanat çevrelerine karşı ortak akıllarını ortaya koyuyorlar.

Bu doğrultuda son yıllarda önemli platformlar oluşturuldu. Sanatın ortaya çıkması bu konuda tetikleyici bir işlev görüyor, çünkü her ne kadar küçük olsalar da bu mekanlar sıklıkla bilim adamları, mimarlar, şehir planlamacıları, sanatsal girişimler ve organizasyonlar için bir buluşma noktası haline geliyor.

"Allah korkusu"

Henüz geniş koridordayken “Allah korkusu” temalı bir resim evreninden geçiliyor. Grafikler ve yazı karakterleriyle insanlığın, eskiden beri güce sahip olabilmek için ürettiği korkulara dikkat çekiliyor. 2007 yılında hazırlanmış olan bu poster kolleksiyonu “Hafriyat” adlı sanatçı grubuna ait.

Foto: Istanbul-off-Spaces
Kemalizm bir ibadet biçimidir, Hakan Akçura, Poster, 2007
Muhafazakar sanat anlayışından ve toplumsal tabulardan uzaklaşma: Hafriyat adlı sanatçı grubu on yıldan beri başta yaratıcı poster sergileri olmak üzere farklı etkinlikler düzenliyor.


Bu grup çalışmalarını İstanbul’un liman bölgesi olan Karaköy’deki küçük bir dükkanda, bankalar ve kurumlarca desteklenen muhafazakar resmi sanat çevrelerinden uzakta, oto sanayinin ve genelevlerin arasında sürdürüyor.

Grup günlük masraflarını üye aidatları ve mahalledeki eczanelerin, gece kulüplerinin ve üretim yapan firmaların desteği sayesinde karşılıyor ve bu şekilde bağımsızlığını koruyabiliyor.

Atölye ve performanslar ön planda

Bu bağımsız sanat girişimlerinin hangi hedeflere yöneldikleri ve nasıl çalıştıkları (Berlin’deki sponsorlu sanat mekanlarına da kıyasla) resimler, metinler, videolar ve enstalasyonlar sayesinde anlaşılıyor. Video sanatçısı Selda Asal tarafından 1999 yılında kurulmuş olan “Apartman Projesi” atölye ve performanslar temelinde çalışıyor.

Asal ve Serdar Ateşer, Berlin’de Kurt-Löwenstein-Gymnasium Neukölln’ün öğrencileriyle bir müzik videosu projesi de geliştirmişler. Sergideki çalışmalarının adı "İade-i ziyaret" ve bu çalışmaya on Türk sanatçı katılıyor.

Sanatçılar büyük ölçekli projeksiyonlarla Gürcistan, Ermenistan ve İran’a, bu ülkelerin yaşadığı siyasi sıkıntılar nedeniyle yaptıkları gezileri izletiyorlar. Film görüntüleri ihtilaflı arka planı gözler önüne seriyor: Türkiye ile Ermenistan arasındakı sınır kapısı açık değil.

Sanatçılar bu ülkelerde ve Arap ülkelerindeki gibi, komşuluk ilişkilerinin gerektirdiği “iade-i ziyaret” geleneğini kültürel bir karşı önlem olarak kullanıyor ve bu şekilde sınır duvarlarının kaldırılmasını amaçlıyorlar.

Genç kuşaktan sayılan “Kurye” adlı grup ise kendisini bir video organizasyonu olarak görüyor. Konseptlerinin merkezinde şu anda her zaman ve her yerde erişilebilir olan ve sürekli olarak değişen bir resim var.

Siyasi içerikler için platform

Istanbul-Off-Spaces
32 ülkeden 250 sanatçıya ait 620 video çalışması: Kurye arşivi uluslararası festivaller, film serileri, görsel-işitsel performanslar ve sergiler gerçekleştiriyor.


Grup bir arşiv sistemiyle çalışıyor, internet ortamında da olmak üzere tematik video etkinlikleri, uluslararası festivaller ve sergiler organize ediyor, ajans olarak faaliyet gösteriyor. Bu arada Kurye arşivi 32 ülkeden 250 sanatçının 620 video çalışmasına erişmiş durumda ve arşivin her geçen gün büyümesi de son derece etkileyici.

Sergideki diyaloğun diğer bir tarafı da yirmi yıllık geçmişi olan Berlin-İstanbul arasındaki şehir ortaklığına dayanıyor. Sayıları az olan sanatçı gruplarıyla değişimin geliştirilmesine ve bu Boğaz ülkesi ile ilgili olarak çarpıtılmış imajların yerine farklı bir görüntü sunulmasına ne kadar değer verilse azdır.

Berlin’den farklı olarak İstanbul’daki proje mekanları sanatçıların gelecekteki kariyerleri için bir atlama tahtası işlevi görmüyor, ancak bunun yerine siyasi içerik ile gay ve lezbiyenler veya “kadın ve şehir” gibi toplumsal tabu olarak kabul edilen konular için özgür hareket alanı ve platformu sağlıyor.

Bunun için de bir vitrin yeterli. Bunu "Artık mekan" iki metrekarelik alanıyla ispatlıyor; sanatçılar Gonca Sezer ile Yeşim Ağaoğlu da Karaköy’deki eski bir çay ocağında icra ediyorlar, zaten "sadede gelmek" en küçük alanlarda bile mümkün olabilir.

Irmgard Berner
Almancadan çeviren Altay Atlı
© Qantara.de 2009

No comments: