“Irkçılığa karşı” konumlanmış bir kavram ve sanat etkinliği sunumu, açık bir katılım çağrısı:
Nefret tünelinde Aşk
Bir kürdü seven türkler, bir türkü seven kürtler. Bir yanı kürt, bir yanı türk olan “çiftler”. Bir türkü ya da bir kürdü çok seviyor olmayı bir süredir ya da çok uzun bir süredir deneyimleyen çiftler. Çağrım size:
Dört beş aydır ırkçı türklerin ve ırkçı kürtlerin internette yeralan yazılı ve sesli küfürleşmelerini biriktiriyorum. “Irkçı” sıfatım milliyetçi sıfatıyla karıştırılmamalı. Sayısı inanılmaz bir hızla artan bu karşılıklı konumlanışın ben tarafından “açığa çıkarılacak” seçimleri başka türlü tanımlanamayacağı kesin olan küfür ve saldırı metinlerinden ve seslerden oluşuyor. (Kastettiğim sadece internete gömülü metinlerin benim tarafımdan gözler önüne serilmesi. Yoksa hiç açıkta olmayan, kimilerince hiç bilinmeyen metinler değiller tabii ki!) [yanlış anlaşıldığı için sonradan eklendi.] Forumlardan, -Youtube benzeri paylaşım sitelerindeki- yorum yazılarından ve site ziyaretçi defterlerinden derliyorum bunları. Sesleri ise belli –çoğunlukla kürt- sohbet odalarından (genellikle kürtlere küfreden türklerin seslerinden) [yanlış anlaşıldığı için sonradan eklendi.] kaydediyorum. Binlerce… İnanılmaz bir çıplaklıkta, netlikte bir nefreti içeriyorlar; okurken ve dinlerken kirlendiğimi hissedecek kadar ağdalı, sığ ve gerçekler. Her birimizin büyük bir tedirginlikle gelişmesini izlediği milliyetçi ırkçılığın binlerce kürt ve türk arasında akan diyaloglarda ne kadar insafsız bir düzeysizlikte ve tehlikeli bir keskinlikte aktığının, akmaya başladığının belgeleri.
“Nefret tünelinde Aşk” sanat etkinliğine katılacak çiftler, bu küfür ve saldırıların dört duvarını ve tavanını kapladığı, seslerin de aralıklı olarak “boşaldığı” bir mekanda, kendilerine ayrılmış ekranlarda akan videolarda hayat bulacaklar. Ziyaretçiler bu fazlasıyla “kirli” nefret tüneli-mekanında o videoları izleyecek.
“Nefret tünelinde Aşk” sanat etkinliğine katılacak çiftler, bu isteklerini bana ilettiklerinde onlara sözkonusu nefretin metinlerini yollayacağım. Yollayacağım örneklerin sayısını çok tutacağım. Çünkü görmeli, okumalı, bilmeliler, katılmayı düşündükleri etkinliğin hangi zehirli “tünelde-mekanda” soluk almaya çalışacağını… Katılımcı adayları sözkonusu metinleri, son halleriyle değil, doldurdukları koca zehirli fıçılarından avuçlayarak önlerine sereceğim ilk halleriyle okuyacaklar.
Sergiden önce ne yazık ki -ya da ne iyi ki- dinleyemeyecekleri sesler ise hemen hemen aynı keskin, sığ içeriklere sahip ama elbette ki ek olarak “gerçek bedenlerden gelen gerçek bir ses olmaklığın” gücünü de kapsıyorlar…
Bu sürecin ardından katılmaya karar vereceklerden istediğim şu olacak:
Varolan ya da ödünç alacakları video kameralarla birbirlerini ve/veya ilişkilerini çekecekler. İçeriği ve biçimi –nasıl ve nerede çekileceği- tümüyle katılımcılara bağlı kayıtlarla, bana ve olası serginin ziyaretçilerine, bir kürdü ya da bir türkü sevmenin nedenlerini, nasıllarını, öyküsünü, varsa zorluklarını, dışavurumunu, içeriğini aktaracak, anlatacak, belgeleyecekler.
Katılımcılardan, kurgulanmamış ya da kabaca kurgulanmış “home-video” kayıtlarını istiyorum.
Birbirlerini nasıl çekerler, nasıl belgelerler? Odalarını, evlerini, akan hayatlarını nasıl aktarırlar? Sevgilerinin gücünü nasıl sunmak isterler? Her şey sadece katılımcıların kararıyla yaratılacak. En ağdalı, ayrıntılı biçim ve içeriklerden, en yalın biçim ve içeriklere kadar her şey kabulüm. Çünkü, cevaplayacakları asal soru, okuyacakları o zehirli nefretin belgelerinin kapladığı tünel-mekanda nasıl varolmak istedikleri ile ilgili olacak.
Süre kısıtlamam yok.
Kayıt bir dijital video kamera -yani kaydini cd’ye yapan ve bilgisayara aracısız transfer edilebilen bir video kamera- ile yapılabilirse kurgu sürecinde bana çok kolaylık sağlar ama bulunabilen video kamera sadece bir analog kameraysa -yani kaydını bir banta/kasete yapan video kameraysa-, bu yüzden vazgeçilsin istemem. O da kabulüm.
Kavramı/bağlamı kuranım. Gelecek videoları, gerek görürsem kurgulayacak olanım. Sergi olanaklarını zorlayacak, koşullarını oluşturacak olanım. Katılımcılar görecek ki, metinlerin içeriği ciddi hukuksal sorunlarla baş etmeme neden olabilecek gibi…
Sergide katılımcıların isimleri istedikleri gibi yeralacak. Tercihim açık kimlikleri… Ama soyadı olmadan ya da mahlas/takma isimle katılmayı seçebilirler. “Katılımcılar” olarak tanıtılacaklar.
Sergiyi, İstanbul ve Diyarbakır’da aynı anda açmayı istiyorum. Beceremezsem, sergi bu iki kentten birinden diğerine taşınacak. Diğer kentlere taşınma ihtimali tabii ki isteğim ve gündemimde olacak.
Sergiye kaç çiftin katılacağını bilmiyorum. İnsanlardan “bir yaratımı bizzat gerçekleştirmelerini” istediğim her süreçte yaşadığım düşkırıklıklarına dair deneyimlerimden kalan bilgiyle, yüzlerce değil onlarca çifti hedeflemek, en gerçekçisi gibi.
Hepsi bu.
Katılımını sağlayacağınız her yeni çift beni mutlu eder.
Bu duyuruyu okuyan herkesin her türlü soruyu sorması ve katılımcı adaylarının nefret tüneli-mekanını kaplayacak belgeleri edinmek için yazışma adresi: hakcura@gmail.com
“Sevgiyle”…
Not: Bu serginin hazırlık ve sergilenme aşamasında her türlü yardım ve desteği verecek olanlara kapım açık. Bu çağrının ve olası serginin haber, duyuru olarak dergi, gazete, forum, yazışma grupları gibi zeminlerde yaygınlaştırılabilmesi, kurgu ve altyazı döşenmesi sürecinin mali gereksinimi, sergilemeye dair yönlendiricilik, küratörlük ve mekan sağlama çözümleri, sergi baskı ve ses-görüntü donanımlarının gerektireceği destek ve dayanışma…
Hakan Akçura
A concept and art event presentation positioned "against racism", invitation for participation:
Love in the tunnel of hate
Turks who love kurds. Kurds who love turks. “Couples,” whose one half is turk, and the other is kurd. Couples who have experienced either briefly or a lasting love of a turk or a kurd. This call is for you:
I have been collecting profanities oral and written by racist turks and racist kurds in the internet for a duration of four-five months. “Racist” as an adjective should not be confused with nationalist. These reciprocal positioning have been increasing rapidly and What I am “going to expose” is consist of these aggresive, abusive languages and voices. (All I am going to do is to expose the texts that are already buried in the internet. Those texts are there, open and of course known by some! ) [It's added afterwards because has been misunderstood.] Igather them from site visitors writings and comments in shared web sites - like You Tube.-Voices that I am recording comes from certain chat rooms, most of them kurd. (Swearingwords usually said by turks against kurds.) [It's added afterwards because has been misunderstood.] They are in thousands… The hatred they embrace is unbelievably clear and naked. They are so coagulated, shallow and real, when I read and listen to them, they make me feel like I am getting dirty. They are the documents of how nationalist racism is growing with the cruel, lowest of the low and dangerously certain flowing dialogues between thousands of kurds and turks which each of us have been witnessing in unease.
The couples participating in the artistic activity called “Love in the tunnel of hate” will come to life on individual screens allotted to them in a space where these profanities and assaults cover the four walls and the ceiling and the sounds “pour down” intermittently. Visitors will be watching these videos in this excessively “dirty” hate tunnel-space.
Couples who are going to join “Love in the tunnel of hate” art event will receive these hate drafts by me. I will send them many samples. Because, they have to see, read and know in what kind of poisonous “tunnel-location” the event they are thinking to join will breathe. Canditates are goig to read these texts not from the last copy but from the initial copy which I will display in front of them from the huge poisonous barells.
The voices that they will unfortunately-or fortunately- not be able to listen has almost the same intense and shallow content and addition to that assuredly they compass the power of “real voices come from real bodies.”
I want the following from couples who decide to join in after this process:
With existing or borrowed video cameras they are going to film each other or their relationships. Contents or forms -how and where they are going to film- are purely depend on participants who will tell, document and transfer me and visitors to the exhibition, the tales, the reasons and difficulties if there are any, and expressions of love for a turk or a kurd.
I like to have cunstructed or unconstructed “home video recordings from the participants.
How are they going to film or document each other? How are they going to transfer their rooms, homes, lives? How are they going to present their power of love? Everything will be created by participants’ consideration. From the most coagulated, detailed form and content to very simple ones, everything will be accepted by me. Because the actual question they are going to answer relates, how they want to exist in the tunnel-location which will be covered by poisonous hate documents.
There is no limit of duration.
If recordings can be done by digital camera- namely, recorded on a CD and transfered directly to the computer – it would be very convenient for me during the editing. But if the camera is analog –namely, records in cassettes/tape- I accept that too, I don’t want anybody quitting because of this.
I am the one who is constructing the concept and the context. I am the one who will edit the videos if I find it necessary. I am the one who is going to work for resourses, constitute the conditions for the exhibition. Participants will realize that contents of the texts will create serious legal problems which I’ll have to tackle.
At the exhibition, participants names will appear as they wish. I prefer their open identity… But they can chose to join without a surname or with a nick name. They will be presented as “participants”.
I want to exhibit simultaneously in Istanbul and Diyarbakır. If I can’t manage that it will be moved from one city to the other. Of course, the probability for the exhibiting in other cities is also my desire and on my agenda.
I don’t know how many couples are going to join the exhibition.But I am not targeting hundreds of couples, I find this to be unrealistic from direct experiences: when I asked people “to implement a personal creation of himself or herself,” I ended up dissapointed.
That’s all!
Every new couple that is going to agree to cooperate will make me very happy.
For any questions, future participants and documents for the tunnel of hate please write to: hakcura@gmail.com.
“With love…”
p.s.: For the preparation and the exhibition all kinds of support is welcome. This invitation and the potential exhibition can only be put on the map extensively through, newspapers, magazines, forums and writing groups; support and solidarity for financial requirements of this process like the editing of the materials and subtitling, or any kind of direction concerning the exhibition, solution for the location and curatorship, and technical expertise for sound-image facilities are direly needed.
Hakan Akçura
(Translated by Sibel Erduman)
1 comment:
sunu 'tunnel of hate' yapsan keske 'hate tunnel' yerine. dire straits'in tunnel of love'i gibi.. sanki daha hos olacak!
basarilar
Post a Comment