10.7.06

Basında - At the Press

SWEDEN

Svenska Dagbladet
Väntan på att få stanna blev konst
Nu har Migrationsverkets väntetider blivit konst. Det är den turkiske konstnären Hakan Akçura som gjort en videoperformance av sin väntan på besked om förlängt uppehållstillstånd i Sverige.

I väntan på besked om att få stanna i Sverige har Hakan Akçura fullt upp. Vid sidan av svenskastudier försöker han fixa konstnärsbidrag och utställningar.

Många av idéerna och projekten tycks röra Sverige, svenskhet och hans nya kunskaper om sitt nya hemland. En nyhet som väckt hans intresse är begreppet "lagom": en av de saker han reflekterar över i sin performancevideo han nyligen skickade till Migrationsverket för att berätta om sin situation och ge röst åt alla som väntar.

- Vi fluxuskonstnärer är inte så värst kräsna, vi tänker inte hierarkiskt utan att alla människor och vardagliga ting har en utvecklingspotential. Det är vad vi försöker mana till. Ta till exempel reflexer. Det är något vardagligt. En av mina projektidéer är att tillsammans med dem som bor i invandrartäta områden sy reflexskynken som man tillsammans hänger på fasaderna under de mörkaste vintermånaderna. Det säger egentligen samma sak som den reflex man bär på kläderna och betyder "Krocka inte med mig". Hänger man reflexer på en fasad i Rinkeby säger det samma sak till svenskar som ser det när de åker förbi på motorvägen. Se oss, skydda oss, behandla oss lika.
För fyra år sedan träffade han sin stora kärlek Leyla via ett konstprojekt på en dejtingsajt. De gifte sig och i början av 2005 flyttade han till henne i Sverige. Just nu ägnar han dagarna åt att lära sig svenska och hitta ytor att förmedla sin konst i sin nya stad, Stockholm.

- För att lära känna Stockholm köpte jag ett SL-kort och reste över hela stan. Från Akalla till Skärholmen, till Hjulsta och Rinkeby. Alla de förorterna där många invandrare bor. Jag observerade människor och fotograferade samtidigt den konst som är olaglig: grafittin och klistermärkena. De som gör det står för utsmyckningen av staden.
Att grafitti är ett så grovt brott i Sverige var en överraskning. Inte ens i Turkiet är straffet så hårt. Han följde hela kedjan, från målarna i sina ateljéer i skog och bergsrum till arbetarna som tvättar bort grafittin. Han såg också den uppdelade staden under sina resor i t-banan.

- Under mina resor fram och tillbaka mellan centrum och periferin såg jag mellan varje station hur det sociala och etniska porträttet, språket och attityderna förändras. Ju längre ut i periferin, desto tydligare hur svenskarna blev färre och hur mycket svårare relationerna mellan svenskar och invandrare blir ju längre ut man kommer. Barnen som utan förvarning bankar till tunnelbanerutan och får folk att hoppa till och får dem att tappa sina "lagomansikten".
Hakan Akçura är inte ensam om att vänta på besked från Migrationsverket. Vid maj månads utgång väntade 6 590 så kallade anknytningärenden, alltså personer som är gifta eller sambo med en svensk medborgare, på besked om uppehållstillstånd i Sverige. För en och en halv månad sedan EU-anpassades reglerna.

Numera ifrågasätter inte Migrationsverket relationens seriositet, men bibehåller en viss kontroll genom att bara ge tidsbestämda uppehållstillstånd under relationens två första år. De nya reglerna ska minska väntetiden, men Hakan Akçura har väntat i åtta månader. Möjligen kommer ett besked de närmaste veckorna.

Vad tycker Migrationsverket om att väntetiderna inspirerar till konst? - Vi har ingen åsikt. Om det är trevlig konst är det trevligt. Om det är ilsket är det intressant. Det kan ju vara kritik som vi kan ta åt oss av. Vi är inte stolta över våra handläggningstider säger Marie Andersson, pressansvarig på Migrationsverket.

Akçura säger att hans video är ett uppriktigt försök att förklara sig och svara på verkets frågor.
- När jag var på intervju hos Migrationsverket frågade de mig om hur många lås som finns på vår dörr, vad vi har för portkod, vem som tvättar och så vidare. Om de vill veta kan de ju ringa upp till skolan och fråga vem av oss lämnar barnen. Målet med min video var att Migrationsverket skulle få veta vad jag tycker om det här landets invandringspolitik. Att man fortfarande ser på människor som "invandrare", till och med den som är född här och egentligen bara har detta land att kalla ditt. Jag vill visa vad jag tycker om svenskarnas rädslor, blyghet och begreppet lagom. ÜLKÜ HOLAGO


TURKEY

Radikal
Göçmen ofisinin soramadığı sorular
Hakan Akçura, kendi durumunu anlattığı videosuyla, İsveç'in en çok satan gazetelerinden Svenska Dagbladet'e manşet oldu. Güncel sanatçı Hakan Akçura, İsveç Göçmen Dairesi'nden bir türlü alamadığı görüşme talebini bir performansa dönüştürdü. Akçura'nın videoya kaydedip Göçmen Dairesi'ne yolladığı 'cevapları' İsveç'te ilgi gördü

STOCKHOLM - Güncel sanatçı Hakan Akçura'nın İsveç serüveni bundan dört yıl önce sanal ortamdaki ilginç bir tesadüfle başladı. Sanatçı, internet üzerinde bir sanat etkinliği sürdürürken gönlünü bir İsveçliye kaptırdı, bir süre sonra alınan evlilik kararı, Akçura'nın adres değiştirmesine neden oldu. Çiftin Mayıs 2004'te evlenmesiyle, Akçura Ekim 2004'te bir yıllık oturma ve çalışma izni aldı, ardından Ocak 2005'te Stockholm'e yerleşip İsveç'te yaşamaya başladı. İzin Ekim 2005'te sona erdi. Akçura, her göçmen gibi iznini uzatmak için Migrationsverket'e (İsveç Göçmen Dairesi) başvurdu. Ve kendisi gibi binlerce insanla izninin çıkmasını beklemeye başladı. Uzun bir bekleyiş olacaktı bu. Bir yandan İsveçce kursuna giderken bir yandan sanatsal destek başvuruları yapıyordu. Öte yandan ise aylık metro kartı almıştı ve Stockholm'ü keşfediyordu. Şehrin merkezinden çevresine doğru yolculuklar yaptı, tüm göçmen banliyölerini gezdi. Bu bölgelerde çok etkilendiği, kenti güzel kıldığını düşündüğü ve cezası çok ağır olan graffitileri fotoğrafladı. Graffitilerle ilgili tüm izleri takip etti, graffiti ressamlarının orman içlerinde alıştırmalar yaptığı atölyeleri de, o graffitilerin yok edilmesini de belgeledi.

'Merkez'den uzaklaştıkça Akçura, bu yolculuklar sırasında kentteki hayatın merkezden çevreye nasıl değiştiğini gözlemledi: "Yolculuklarım boyunca, merkezden çevreye gide gele, bir istasyondan diğerine, sosyal ve etnik çehrelerin değişimini gözlemledim. Çevreye doğru uzaklaştıkça, sayıları azalan İsveçlileri, kalabalıklaşan göçmenleri ve aralarındaki giderek daha da zorlaşan ilişkileri... Göçmen çocukların metro vagonlarının pencerelerine hiç uyarmadan ardı ardına vurarak, diğerlerinin yerinden sıçramasına ve 'lagom' çehrelerinin düşmesine neden oluşunu gördüm..." (Lagom sözcüğü İsveç günlük yaşantısına hakim olan hayat tarzını simgeliyor. Akçura'nın tanımıyla kavramın içeriği şöyle: Her şey kararınca, ne az ne de çok diye çevrilebilecek ve özetle, sıradan İsveçli günlük yaşantısının her alanına hakim, İsveçli ruhunu tutsak eden, içinde zaman zaman gizli ırkçılığı da taşıyan, binlerce kalıp, davranış, tavır ve duruşun nedeni olan hayat felsefesinin adı) Akçura bu dönemde göçmenlerle ilgili bir tanıklığı daha yaşamaya başladı, göçmen mahalleleriyle ilgili bir raporun tanıklığını: "Bu sefer bir raporun, bir araştırmanın, karımın bizzat yaptığı bir işin tanıklığı. Onun yanında olmaktan, onunla birlikte okumaktan, ona yardım etmekten dolayı yaşanan... Göçmen mahalleleri üzerine bir araştırmaydı. Bu rapor, suç çetelerinin olduğu göçmen mahallelerinde yaşayan diğer insanlarla yapılan röportajlardan gücünü alıyordu ve çok net sonuçlara varmıştı. Oralardaki insanların birçok istekleri vardı. Görülmek istiyorlardı. Eşitlik istiyorlardı, özellikle de iş bulmada, iş seçebilmede, iş niteliklerinde..." Akçura, Göçmen Dairesi'ne gidip gelmeye devam ederken onun göçmenlik sorununa bakışını etkileyen bir gelişme daha yaşandı. Dairede çalışanlar arasında ırkçı nitelikte yazışmaların açığa çıkması üzerine, kurumda köklü değişiklikler yapılmasına yönelik geniş bir kamuoyu baskısı oluştu. Sekiz ay geçmişti ve Akçura hâlâ karar verilmesini sağlayacak olan görüşmenin ne zaman yapılabileceğine ve bu gecikmenin nedenlerine dair hiçbir net açıklama alamamıştı. Bu uzun bekleyiş sürecinde biriktirdikleri Hakan Akçura'ya bir sanat eserine 'mal oldu'. Akçura, sekiz aylık sürecin sonunda 3 Mayıs'ta kameranın karşısına geçti ve hiç ara vermeden 51 dakikalık bir performans kaydetti. 'Göçmen Dairesi'ne Açık Mektup' adlı video performansında Akçura, göçmen dairesinin kimi soracağı, sormayı düşündüğü ve asla soramayağı soruları cevapladı. İşini 'Geciken görüşmenin bana düşen tarafı olarak, görüşmeyi tamamlamak, süreci kendim için hızlandırmak ve bekleyen tüm göçmenlere ne kadarsa o kadar destek olabilmek adına' diye tanımlıyordu. Akçura, transferi, kurgusu, metin çevirisi, redaksiyonu ve İsveçce altyazı eklenme süreci sonucu 40 günde ürettiği eseri, 13 Mayıs'ta İsveç Göçmen Dairesi'ne yolladı. Akçura'nın sanat eseri kısa süre içinde tüm İsveç'te tanındı. Ülkenin en büyük günlük gazetesi Svenska Dagbladet Akçura ile uzun bir röportaj yaptı. Gazete, haberinde Göçmen Dairesi'nden de görüş almayı ihmal etmemişti. Daire'nin basın sözcüsü Marie Andersson beklendiği gibi 'politik' cevap vermeyi tercih etmişti: "Hiçbir fikrim yok. Güzel bir sanatsa güzeldir. Kızgın bir sanatsa bizim için ilginçtir. Kendimize bakıp, eleştirmek için bize fırsat verir. Biz bekleme sürelerimizin uzamasından gurur duymuyoruz". Video performans şimdiye kadar yalnız bir kez sergilendi: Akçura'nın birçok göçmenle birlikte İsveçce eğitimi aldığı okulda. Eserde kendilerini bulan göçmenler çok etkilenmişti. Akçura şimdi eserini İsveç'te ve Türkiye'de sergilemenin yollarını arıyor. Kış aylarında Stockholm'de önceki işlerinin de yer aldığı bir sergi açması için girişimlerini sürdürüyor. Tabii bu arada binlerce göçmenle birlikte uzun bekleyişi devam ediyor. Ama sonuç ne olursa olsun, Akçura şimdiden sanatıyla göçmen sorununda sisteme güçlü bir nanik yapmış durumda. MAHMUT HAMSİCİ


Bianet
"İsveç Göçmen Dairesine Açık Mektup"
İsveç'te oturma izninin uzatılmasını bekleyen Akçura: Amacım, Migrationsverket'in, bu ülkenin göçmen politikası hakkında ne düşündüğümü bilmesini sağlamak. İsveçlilerin korkuları, utançları ve lagom kavramı hakkında ne düşündüğümü göstermek istedim.


Bia Haber MERKEZİ BİA (Stockholm) - Hakan Akçura, Ocak 2004'te evlendi ve bir İsveç vatandaşı olan eşiyle birlikte 2005 Ocak'ından bu yana İsveç'te yaşıyor.


Ekim 2004'te aldığı oturma izni, Ekim 2005'te sona erdi ve sekiz ayı aşkın bir süredir -mayıs ayı itibariyle- uzatma için 6.590 kişiyle birlikte sırasını bekliyor.

Tüm bu süre boyunca, İsveç Göçmen Dairesi'nde (Migrationsverket) ırkçı nitelikte iç yazışmalar açığa çıktı ve kurumda köklü değişiklikler yapılmasına yönelik geniş bir kamuoyu baskısı oluştu.

Göçmen mahallerinde gelişen suç çeteleri, devletin göçmen politikası, ayrımcılık,ırkçılık, 2. ve 3. kuşak göçmen varoluşu ve gelişen yeni-İsveç kültürü, toplumun tüm kesimlerinde ve medyada yoğun bir biçimde tartışılmaya başladı.
Birçok göçmen ailesinin bu bekleme süreçlerinde yaşadığı derin travmalar, apatik çocuklar ve ebeveynler yarattı.
Akçura, Mayıs 2006'da "Migrationsverket'e Açık Mektup" başlıklı 51 dakikalık bir videoperformans yaparak, bunun kaydını İsveç Göçmen Dairesi'ne yolladı.

Akçura, videoperformansı için şunları söylüyor:

"Kimi soracakları, sormayı düşünmedikleri ve asla sormayacakları soruları cevaplayarak yaptığım bu videoperformans, geciken görüşmenin bana düşen tarafı olarak, görüşmeyi tamamlamak, süreci kendim için hızlandırmak ve bekleyen tüm göçmenlere ne kadarsa o kadar destek olabilmek adına..."

Akçura'nın videoperformansı ve yaşadıkları, İsveç'in en büyük günlük gazetesi Svenska Dagbladet'te gazeteci Ülkü Holago'nun imzasıyla 15 Haziran'da haber oldu. Aşağıda, Holago'nun haberinin Türkçeleştirilmiş metnini bulacaksınız.

"Türkiyeli sanatçı Hakan Akçura oturumunu uzatacak kararı bekleme sürecini bir videoperformansa dönüştürdü.
Hakan Akçura'nın, İsveç'te oturumunun uzatıldığına dair kararı beklerken yapacak çok işi var. Sanatsal destek başvuruları ve sergileri için uğraşırken bir yandan da İsveççe öğrenimini sürdürüyor.

Anlaşılıyor ki birçok fikri ve projesi, "İsveçliliğe" ve yeni ülkesine dair. "Lagom" (1) kavramına uyanan ilgisi de yeni. Migrationsverket'e bugünlerde yolladığı ve kendi konumunu anlatmak ve tüm diğer bekleyenlere de ses olmak için yaptığı videoperformansın ışık tuttuğu kavramlardan biri de bu.

"Biz fluxus sanatçıları tutucu değiliz, hiyerarşiye inanmayız ve tersine tüm sıradan insanların ve gündelik hayata dair detayların yaratım potansiyeli taşıdığını düşünürüz. Bunu tetikleriz. Örneğin "refleks"leri (2) ele alalım. Olanca gündelik nitelikleriyle... Tasarladığım projelerden biri, karanlık aylarda, göçmen semtlerinin dış cephelerine, oralarda yaşayan insanlarla birlikte dikeceğimiz refleks örtülerini asmaya dair... O örtüler, aslında giysilerin üzerinde taşınanlarla aynı anlamı taşıyacaklar: 'Zarar verme bana!' Rinkeby'nin (3) dış cephesine refleksleri asan insan, otobanda yol alırken onu görecek İsveçlilere aynı şeyi söylüyor olacak: 'Bizi gör, koru, eşit davran!'"

Büyük aşkıyla dört yıl önce, İnternet'te bir sanat etkinliği sürdürürken tanıştı. Evlendiler ve 2005'te İsveç'e, onun yanına taşındı. Şimdilerde günleri İsveççe öğrenmek ve yeni kenti Stockholm'de sanatının mesajını vermek için yeni zeminleri bulmakla geçiyor.

"Stockholm'ü öğrenmek için aylık metro kartı alıp, şehri bir ucundan diğerine gezdim. Akalla'dan Skarholmen'e, Hjulsta'dan Rinkeby'ye... Göçmenlerin yoğun yaşadığı tüm banliyöleri... İnsanları gözlemledim ve yasadışı olan bir sanatı fotoğrafladım: Grafitiler ve çıkartmalar. Onları yapanlar bu kenti süsleyen, güzel kılanlardı."

İsveç'te grafitinin ağır biçimde cezalandırılıyor olması, sürprizdi onun için. Türkiye'de bile bu kadar sert cezalandırılmazdı. Tüm izleri takip etti, grafiti ressamlarının orman içlerinde alıştırmalar yaptığı atölyeleri de, o grafitilerin yok edilmelerini de belgeledi. Metro yolculukları sırasında kentin çehresinin bölgeden bölgeye değişimini izledi.

"Yolculuklarım boyunca, merkezden çevreye gide gele, bir istasyondan diğerine, sosyal ve etnik çehrelerin, dillerin ve 'duruş'ların değişimini gözlemledim. Çevreye doğru uzaklaştıkça, sayıları azalan İsveçlileri , kalabalıklaşan göçmenleri ve aralarındaki giderek daha da zorlaşanı ilişkileri ... Göçmen çocukların metro vagonlarının pencerelerine hiç uyarmadan ardı ardına vurarak, diğerlerinin yerinden sıçramasına ve lagom-çehrelerinin düşmesine neden oluşunu..."

Hakan Akçura, Migrationsverket'in cevabını beklerken yalnız değil. Mayıs ayının sonu itibariyle, 6.590 aile dosyası, yani bir İsveç vatandaşıyla evlenmiş ya da birlikte yaşayan 6.590 insan, oturum iznine dair kararı bekliyor.

Migrationsverket şimdilerde ilişkilerin ciddiyetini sorgulamamakla beraber, yine de oturma iznini ilk iki yıl içinde birer yıl arayla vererek bir tür denetimi sağlıyor. Yeni kurallar, bekleme süresini olabildiğince az tutmaya dair olsa da, Hakan Akçura sekiz aydır bekliyor ve belki de önümüzdeki haftalarda hakkında karar verilmesi mümkün.

Migrationsverket, bu bekleme sürecinin sanatsal yaratıma ilham vermesi hakkında ne düşünüyor? Migrationsverket'in basın sözcüsü Marie Andersson, "Hiçbir fikrim yok. Güzel bir sanatsa güzeldir. Kızgın bir sanatsa bizim için ilginçtir. Kendimize bakıp, eleştirmek için bize fırsat verir. Biz bekleme sürelerimizin uzamasından gurur duymuyoruz" diye yanıtlıyor bu soruyu.

Akçura videosuyla göçmen dairesine karşı samimi bir açıklama yapıyor ve sorularına yanıt veriyor...

"Migrationsverket'e görüşmeye gittiğimde, bana evin kapısında kaç anahtar deliği olduğunu, dış kapı güvenlik kodunun ne olduğunu, kimin çamaşır yıkadığını ve benzeri soruları sordular. Aslında bunu -ilişkimin gerçekliğini- gerçekten bilmek isteseler, okulu arayıp da çocuğu kimin aldığını sorabilirler. Bu videomun amacı, Migrationsverket'in, benim bu ülkenin göçmen politikası hakkında ne düşündüğümü bilmesini sağlamak. Burada doğan ve bir başka ülkesi olmayan insanlar bile hala 'invandrare' (4) olarak görülüyor. Ben İsveçlilerin korkuları, utançları ve lagom kavramı hakkında ne düşündüğümü göstermek istedim." (ÜH/HA/TK)

(1) "Lagom", "her şey kararınca; ne az, ne de çok" diye çevrilebilecek ve özetle, sıradan İsveçli günlük yaşantısının her alanına hakim, İsveçli ruhunu tutsak eden, içinde zaman zaman gizli ırkçılığı da taşıyan, binlerce kalıp, davranış, tavır ve duruşun nedeni olan hayat felsefesinin adı.
(2) "Refleks", özellikle gün ve gecenin karanlık geçtiği İsveç aylarında, çoluk çocuk herkesin üzerlerine asıp, taşıdığı ve farlardan gelen ışıkları yansıtarak onları akan trafikteki araçlardan koruyan, sevimli, çocuksu formlara sahip yansıtıcı nesnelere verilen isim.
(3) Rinkeby, Stockholm'de, Türk, Ortadoğu ve Afrika kökenli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir göçmen semtinin adı.
(4) "invandrare", göçmen anlamında kullanılan İsveççe kelime. Ama kelimenin kökeninde, "vandra in" yani "yürüyerek (içeri) gelmek" anlamı yatıyor.

* Holago'nun İsveççe röportajını Akçura kendisi Türkçeleştirdi. Dipnotlar da Akçura'ya ait.

Zaman
Beklemekten sanat doğdu

Hakan Akçura’nın İsveç’teki oturma izninin uzatılmasını beklediği sekiz aylık süreç, ortaya 51 dakikalık bir video filmi çıkardı.

‘Aynalarımı İstiyorum’, ‘Kentresimleri’ ve ‘Kendi...’ isimli projeleriyle tanınan sanatçı Hakan Akçura, sekiz ay boyunca İsveç’te oturma izninin uzatılmasını beklerken, “Migrationsverket’e Açık Mektup” başlıklı 51 dakikalık bir video filmi yaptı. Beklemenin ilhamıyla oluşturulan çalışmayı 13 Haziran’da İsveç Göçmen Dairesi’ne (Migrationsverket) yollayan sanatçı, “Beklemeyi anlamlı ve dayanılabilir kılacak sağlıklı açıklamalardan yoksunuz. Bu güven bunalımı, beni bu sanat etkinliğini yapmaya itti.” diyor.

Ocak 2004’te evlenen Hakan Akçura, 2005’in Ocak ayından bu yana İsveç vatandaşı olan hanımıyla birlikte İsveç’te yaşıyor. Sekiz aydır da Ekim 2005’te sona eren oturum izninin uzatılmasını bekliyor. 6 bin 590 kişiyle birlikte sıra beklerken birçok göçmen ailesinin bekleme sürecinde yaşadığı travmalara tanık olan sanatçı, “Uzatılmayan, uzatılması için gereken görüşmenin belirsiz bir zamana ertelendiği bu izni pasaportumda göstermedikçe, kendi ülkeme gidemiyorum. Gittiğimde, oranın gümrüğü tarafından buraya yollanmayacağım.” diyor. Göçmen Dairesi’nin ertelediği ve oturma izninin uzatılmasına kapı açacak ‘ikili görüşme’yi tek taraflı olarak yaptığı videoperformans, Akçura’ya göre Migrationverket’in işini kolaylaştıracak. Onların görüşmede sorabileceklerini sandığı ve hiç sanmadığı soruların cevaplarının yanı sıra söylemek istediklerini de belgeleyen sanatçı, görüşmenin kendisine düşen tarafını tamamlamış. Hem işin kendi üzerine düşen kısmını yerine getirmek hem de bekleyen tüm göçmenlere ne kadarsa o kadar destek olabilmek adına... Yapılan çalışma İsveç’in Svenska Dagbladet Gazetesi’nin 15 Haziran 2006 tarihli nüshasında “Beklenti beraberinde sanatı getirdi” başlığıyla yayınlanmış.

Hakan Akçura, Migrationsverket’in cevabını beklerken yalnız değil. Mayıs ayı sonu itibarıyla, 6 bin 590 aile dosyası, yani bir İsveç vatandaşıyla evlenmiş ya da birlikte yaşayan 6 bin 590 insan, oturum iznine dair kararı bekliyor. Migrationsverket, bekleme sürecinin sanatsal üretime ilham vermesi hakkında ne düşünüyor dersiniz? Kurumun basın sözcüsü Marie Andersson, “Hiçbir fikrim yok. Güzel bir sanatsa güzeldir. Kızgın bir sanatsa bizim için ilginçtir. Kendimize bakıp, eleştirmek için bize fırsat verir. Biz bekleme sürelerimizin uzamasından gurur duymuyoruz.” diyor. Bu çalışmayla birlikte İsveç Göçmen Dairesi’nde köklü değişiklikler yapılmasına yönelik geniş bir kamuoyu baskısı oluştuğunu söyleyen sanatçının gündeminde ise şimdi de çektiği 4 bin kare fotoğrafı sergileme var. JÜLİDE KARAHAN


Birgün
E-kolay.net
Arkitera.com

SWEDEN (after Turkey)

Svenska Dagbladet
(7 juli 2006)

Akçuras konst nyhet i Turkiet

SvD:s artikel från 15 juni om konstnären Hakan Akçuras väntan på besked om uppehållstill-stånd, har blivit en nyhet i Turkiet. Flera stora dagstidningar som Radikal och Zaman, samt den oberoende nyhetssajten Bianet tar, med hänvisning till SvD, upp fallet och den videoperformance Hakan Akçura skapat som en kommentar till Migrationsverkets väntetider. Migrationsverkets handläggare som, enligt Hakan Akçura, utlovat besked i slutet av juli, har gått på en sex veckor lång semester utan att fatta beslut hans ärende. Hakan Akçuras videoperformance och övriga arbete kommer eventuellt att visas i både Sverige och Turkiet inom kort, då ett flertal kuratorer har visat intresse. ÜLKÜ HOLAGO

Metro.se
Corren.se
Göteborgs-Posten
VästerviksTidningen
Eksilstuna-Kiruren
Norrbottens-Kuriren
Norrköpings Tidningar
Gotlandstidningar.se
Länstidningen i Östersund
Gefle Dagblad

Hallandsposten.se
Nya Ludvika Tidning
Blekinge Läns Tidning
Barometern Oskarshamns-Tidningen
Smålandsposten
Bohusläningen

Akçuras konst uppmärksammad i Turkiet

Svenska Dagbladet skrev för en tid sedan om konstnären Hakan Akçura och hans väntan på besked om uppehållstillstånd. Nu skriver SvD att såväl fallet som hans videoperformance blivit en nyhet i Turkiet.

Svenska Dagbladet skrev för en tid sedan om konstnären Hakan Akçura och hans väntan på besked om uppehållstillstånd. Nu skriver tidningen att såväl fallet som Akçuras videoperformance - vilken är en kommentar till Migrationsverkets väntetider - blivit en stor nyhet även i Turkiet. Flera stora turkiska dagstidningar, som Radikal och Zaman, och den oberoende nyhetssajten Bianet har tagit upp Svenska Dagbladets artikel. Hakan Akçuras konst kan även komma att visas i hemlandet - kuratorer i Turkiet har visat intresse för hans arbete, så har också kuratorer i Sverige gjort. Konstnären var enligt egen uppgift utlovad besked om uppehållstillstånd i slutet på juli, men handläggaren gick på sex veckors semester utan att fatta beslut i ärendet. /TT


No comments: